Pek çok canlı, öğrenme ile ortaya çıkan davranışlar sergiler. Bu davranışlar aynı türe ait bireyler arasında bile bazı farklılıklar gösterebilir. Sonradan kazanılan bu davranışların ortaya çıkmasında en önemli etken öğrenmedir.
Deneyimler sonucu değişen davranışlar öğrenilmiş davranışlar olarak adlandırılır. Deneyimler beyinde kayıt edilerek saklanır ve ihtiyaç duyulduğunda tekrar hatırlanır. Buna hafıza adı verilir.
Hatırlanan olaylar yeni bir durum karşısında davranışların düzenlenmesinde kullanılır. Doğuştan gelen davranışların aksine öğrenilmiş davranışlar yeni bir uyarı karşısında hayvanın uygun davranışı göstermesine yardımcı olur. Sonuç olarak öğrenme, hayvanı değişikliklere karşı adapte eder.
Doğuştan gelen davranışlar doğrudan genlerle kontrol edilirken, öğrenilmiş davranışlarda genlerin kontrolü dolaylı yoldan gerçekleşir. Yani kalıtım, sinir sisteminin yapısını ve öğrenme özelliklerini belirler. Bu da canlının uyarılara karşı gösterdiği davranışı etkiler. Örneğin susamış bir hayvanda su arama davranışı içgüdüseldir. Ancak suyun bulunduğu yeri bir defa öğrenen hayvanın her susadığında aynı yere gitmesi öğrenilmiş bir davranıştır.
Gelişmiş sinir sistemlerine sahip olan hayvanların öğrenme kapasitesi diğerlerine göre daha fazladır. Örneğin maymun, fare ve kaplumbağa türlerini kıyasladığımızda, en gelişmiş sinir sistemine sahip olan maymunun öğrenmesinin kaplumbağanın öğrenmesinden çok daha hızlı gerçekleştiğini söyleyebiliriz.
Yaşam süreleri uzun ve yavru bakımı olan hayvanlar çoğunlukla davranışlarını ebeveynlerinden öğrenir. Örneğin aslanlar avlanmayı ailesinden öğrenir.
Öğrenmenin çeşitli şekilleri vardır.
Bunlar;
ü alışmayla öğrenme,
ü şartlanma yoluyla öğrenme,
ü izlenim yoluyla öğrenme ve
ü kavramadır.
Alışma
Öğrenmenin en basit şekli alışmadır. Alışmayla öğrenme durumunda, hayvan art arda aynı uyarıyla karşılaştığında gösterdiği tepkinin çeşidi ve şiddeti bir süre sonra azalır. Sonunda tepki tamamen ortadan kalkar.
Örneğin bir örümceğin ağına dokunursanız, başlangıçta hayvan hızla dokunulan yere doğru hareket eder. Aynı hareket belirli aralıklarla tekrarlandığında örümceğin tepkisinin giderek azaldığı ve bir süre sonra hiç tepki vermediği görülür.
Belirli bir uyarıya karşı tepkinin bir süre sonra kararlı bir şekilde azalması ve zamanla ortadan kalkmasına alışma denir.
Çevremizde alışmayla ilgili çok sayıda örnek gözleyebiliriz. Hayvanat bahçesindeki bazı maymunlar insanlara alışkındır. Bu hayvanlar kafeslerin yanına yaklaşıldığında kaçmaz, verilen yiyecekleri alıp yer. Ancak aynı türün ormanda yaşayan bir bireyinde bu tür bir davranış gözlenmez.
Bir başka örnek ise tarlaya konulan bostan korkuluklarıdır. Başlangıçta korkuluktan kaçan kargalar, bir süre sonra bostan korkuluğunun bir zararı olmadığını öğrenir ve kaçmaz. Fazla sayıda aracın geçtiği yol kenarlarında yaşayan bazı kuşların ise zamanla gürültüye karşı tepkileri azalır ve araba geldiğinde kaçmaz.
Alışma durumunda hayvanlar kendileri için zararlı olmayan uyaranlara karşı tepki göstermemeyi öğrenir. Bu da canlıya bir uyarı karşısında gereksiz davranışlar göstermesini önler.
Şartlanma
Refleksler canlının doğuştan sahip olduğu davranışlardır. Bu davranışlardan bazıları sonradan değiştirilebilir. Şartlanma adı verilen bu olay ile ilgili ilk çalışmayı Rus bilim insanı Ivan Pavlov yapmıştır.
Pavlov'un deneyinde bir köpeğin ağzına besin konulduğunda içgüdü davranışı olarak salya salgıladığı görülmüştür. Bu durum hayvanın dili üzerinde bulunan tat keseciklerindeki reseptör hücrelerin uyarılmasıyla oluşan uyartının beyne iletilmesi ve beyinden tükürük iletilmesi sonucu salya salgılanması şeklinde açıklanmıştır.
Pavlov köpeğe et verirken her defasında zil çalmış ve bunu pek çok kez tekrarlamıştır. Başlangıçta zil çaldığında salya salgılamayan köpeğin bu uygulama sonucunda, zil çaldığında et verilmese bile salya salgıladığını gözlemiştir. Böylece araştırıcı, doğuştan gelen reflekslerin doğal uyaranlarının değiştirilebileceğini kanıtlamıştır. Yani bir uyaranın yerini bir başka uyaran almıştır.
Pavlov'un bu çalışması şartlı refleks ya da bir şartlanma olarak tanımlanmıştır.
Şartlanma iki şekilde olur. Birincisi klasik şartlanmadır. Bu şartlanmada Pavlov’un örneğindeki gibi basit bir uyaran başka bir uyaran ile aynı anda verilir, bu durumda uyaranlar eşleşir ve basit bir refleks olur.
Klasik şartlandırmanın dışında bir de işlevsel (operant) şartlanma vardır. Bu durumda bir uyaranı bir ödül ya da ceza ile birleştirme sonucu öğrenme davranışı gerçekleşir. Yani canlıya ödül veya ceza verilerek bir davranışı yapması ya da yapmaması öğretilir.
Örneğin B. F. Skinner yaptığı deneyde farenin yaşadığı kafesin içine bir pedal koymuş, fare pedala bastıkça yiyecek düşmesini sağlamıştır. Fare bu şekilde pedala basmayı öğrenmiştir. Bu yöntemle hayvanların çeşitli davranışları yapmaları ve eğitilmeleri sağlanır. Örneğin atların eğitimi sırasında istenilen davranış gerçekleştiğinde atlara şeker ya da havuç verilir.
Bir kafese beş maymun koyarlar. Ortaya bir merdiven ve tepesine de iple bağlı bir salkım muz asarlar. Her bir maymun merdivene çıkıp muza ulaşmak istediğinde hem o maymuna hem de diğerlerine dışarıdan soğuk su sıkılır.
Bütün maymunlar bu denemeler sonunda ıslanmayı tecrübe etmiş olurlar. Bir süre sonra muzlara doğru hareketlenen maymunlar diğerleri tarafından engellenmeye başlanır. Su kapatılıp maymunlardan biri dışarı alınır ve yerine yeni bir maymun konur. Yeni maymunun ilk yaptığı iş muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak olur. Fakat ıslak olan dört maymun buna izin vermez ve kuru olan maymunu döverler.
Daha sonra ıslanmış maymunlardan biri daha kafesten alınır ve yerine yeni bir maymun konur. Bu maymun merdivene yaptığı ilk atakta o da dayak yer. Bu ikinci yeni maymunu en şiddetli ve istekli döven ilk kuru maymundur.
Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir. Üçüncü yeni gelen maymun da ilk atağında cezalandırılır. İlk iki kuru maymunun yeni geleni niye dövdükleri konusunda bir fikirleri yoktur ama dövmektedirler.
Son olarak da kafesteki ıslanan son maymun olan dördüncü ve beşinci de değiştirilir ve iki kuru maymun daha konur. Aynı olaylar yaşanır. Sonunda tepelerinde bir salkım muz asılı olduğu halde artık hiçbir maymun merdivene yaklaşıp muzları almak için hamle yapamamaktadır.
İzlenim Yoluyla Öğrenme
1935 yılında Avustralyalı bir biyolog olan Konrad Lorenz bazı canlılarda genç bireylerin izlenimle öğrendiklerini fark etmiştir. Lorenz'in bu çalışmasından önce yumurtadan çıkan ördek ve kaz yavrularının annelerini takip etmelerinin içgüdü olduğu düşünülmekteydi.
Araştırmacı, yaptığı çalışmada kuluçka makinesinden çıkan ördek yavrularını gözlemiştir. Lorenz, ördek yumurtalarını iki gruba ayırmıştır. Bir grubu anneleri ile bırakmış diğer grubu kuluçka makinesine yerleştirmiştir. Anneleri tarafından yetiştirilen bireyler normal davranışlar göstermiştir.
Kuluçka makinesinden çıkanlar ilk saatlerini Lorenz ile geçirmiş ve kararlılıkla onu izlemiştir. Annelerine ya da aynı türden başka bireylere karşı tepki göstermemiştir. Lorenz, canlıların bu şekilde gördükleri objeleri taklit ederek öğrenmelerine izlenim yoluyla öğrenme adını vermiştir.
İzlenim, basit bir öğrenme şeklidir. Buna yaparak, yaşayarak öğrenme de denir. Özellikle yeni doğmuş ya da yumurtadan çıkmış yavrularda görülür. Bazı hayvanların yavruları, annelerinin arkasında yürümeyi, avlanmayı, saklanmayı izleyerek öğrenir.
Kavrama Yoluyla Öğrenme
Öğrenmenin en ileri şekli olarak kabul edilen bu davranışa gelişmiş omurgalılarda rastlanır. Bu canlılar yeni bir sorunla karşılaştıklarında önceki deneyimlerinden yararlanarak sorunu çözme yeteneğine sahiptir. Buna kavrama yoluyla öğrenme ya da iç yüzüyle öğrenme adı verilir.
Kavrama yoluyla öğrenme yeteneğine sahip bir hayvanın yiyeceğine giden yol kapatılırsa, hayvan önceki deneyimlerinden yararlanarak, uygun başka bir yol seçer ve yiyeceğe ulaşır.
Yapılan araştırmalar, böyle bir durumda yalnızca maymunların ve şempanzelerin yiyeceğe ilk aşamada ulaştıklarını göstermiştir. Örneğin şempanzenin denek olarak kullanıldığı bir çalışmada, tavandan aşağıya bir ip sarkıtılmış ve ucuna muz bağlanmıştır.
Aç şempanzenin etraftaki sandıkları kullanarak muzlara ulaştığı görülmüştür. Şempanzeler ve maymunlar problem çözmede oldukça başarılıdır.