Protein sentezi tüm canlılarda ortak olarak gerçekleşen biyokimyasal bir olaydır.
Proteinler, hücrenin yapısına katıldıkları gibi, hücredeki bütün kimyasal reaksiyonları yürüten enzimler de protein içermektedir.
Hiçbir hücre dışarıdan aldığı proteinleri bu amaçla kullanamaz.
Dışarıdan alınan proteinler önce monomerleri olan aminoasitlere kadar parçalanır.
Ortaya çıkan aminoasitler canlının genetik bilgisine göre tekrar sıraya konarak işlevsel protein halini alır.
Kısaca protein sentezi, aminoasitlerin hücrenin DNA’sındaki bilgiye göre ribozomlar yardımıyla sıraya konması olarak özetlenebilir.
Burada temel sorun, DNA’nın 4 harfli alfabesiyle20 çeşit aminoasidin nasıl sıraya konacağıdır.
Eğer her bir harf bir aminoasidi şifrelese idi, 4 çeşit aminoasit protein sentezine katılabilecek kalan 16 çeşit aminoasit senteze dâhil edilemeyecekti.
4 harf, ikili gruplar halinde yan yana geldiğinde şifre sayısı 42 = 16 olur ve yine 20 sayısına ulaşılamaz.
Ancak 4 çeşit nükleotid üçerli gruplar halinde bir araya gelir ise 43 = 64 çeşit şifre üretilmiş olur. Bu sayı 20 çeşit aminoasidi şifrelemek için yeterlidir.
DNA üzerindeki üçlü baz dizisine genetik şifre veya genetik KOD, m – RNA üzerinde bulunan üçlü nükleotid dizisine KODON ve taşıyıcı RNA’daki üçlü nükleotid dizisine ise ANTİKODON denir.
Bugün, 64 kodun her birinin hangi aminoasidi şifrelediği bilinmektedir.
Başlangıç kodonu daima AUG dir ve bu kodon metionin aminoasidini şifreler.
Buradan her proteinin başlangıç aminoasidi metionindir mantığını oluşturmak yanlıştır. Çünkü çoğu proteinde sentez bittikten sonra metionin çıkarılarak protein işlevsel yapısına kavuşturulur.
64 şifrenin 3 tanesi ise protein sentezini durdurmakla görevli olup aminoasit şifrelemez.
Bunlara durudurucu kodon ya da stop kodonları denir. UAA, UGA ve UAG STOP kodonlarıdır.
64 şifrenin üçü aminoasit şifrelemediğine göre protein sentezinde görev alan t – RNA çeşidi 64 – 3 = 61 olmaktadır.
PDF DOSYASI İÇİN